not: " * " işaretli yorumlar bana aittir.
THE THİRD EYE (1956) - "ÜÇÜNCÜ GÖZ" AKAŞA YAYINLARI
Niçin mi Tuesday Lobsang Rampa ? Çünkü salı günü doğmuş :))
" Sırat köprüsünü ahirette aramak size çok şey kaybettirecektir. Bu geçilmesi zor köprü dünyanın dünya hayatının kendisidir. "
" kişinin eskiden (geçmiş yaşamlarında) kazandıkları ile , şimdi kazanması gerekenler arasından doğan köprüye kader denir. "
"Şimdi sen de bizlerden birisin Lobsang. Bundan böyle insanları olmaya çalıştıkları gibi değil de, oldukları gibi göreceksin."
MY VİSİT TO VENUS - VENÜS ZİYARETİM : (1957)
Bu kitap, 1957 yılında yayınlanmış 70 sayfalık bir eser. Bendeki 1988 İngilizce baskısı. Kitabın açıklama kısmında John Keel'in anlattığına göre , bu kitap Lobsang Rampa'nın eserlerinden birinden silinmiş bölümler. Gray Barker tarafından keşfedilip basılmış. John k., kitabın bir O.B.E. ( out of body experiences yani vücut dışı deneyim / astral bedenle yapılmış bir deneyim) ile yazılmış olabileceğini düşündüğünü söylüyor.
" Ay dediğiniz yerde bir üssümüz var. Ay her zaman dünyaya bir yüzünü gösterir. Üssümüz diğer tarafta (ayın karanlık yüzünde) ve oraya gidiyoruz. "
" Uluslar üzerinde yaşam ve ölüm gücünü elinde tutanlar, daha da büyük bir gücün varlığının bilinmesine izin vermeye cesaret edemezler. Çünkü bunu yapmak köleleştirdikleri insanlar üzerindeki hakimiyelerini azaltmak anlamına gelecektir."
Lobsang Venüs'teki uçan araçlardan, evlerden bahsediyor. Daha sonra dünyanın merkezinde yaşayan insanlardan da bahsediyor; bu insanlar dünya insanından kaçıyorlarmış ve uçan gemileri çok ileri bir teknoloji ile yapılmamışlar.
DOCTOR FROM LHASA (1959) :
Bu kitapta Çin'e yolculuğunu, Çin'de tıp eğitimini, Japonların eline geçtikten sonra uğradığı korkunç işkenceleri anlatıyor.
" Burnunuzdan derin nefes alırken , içinize iyileştirici bir enerji aldığınızı imgeleyin. Nefesi verirken vücudunuzda ağrıyan bölgedeki ağrının bu nefes ile dışarı atıldığını düşünün. "
* Genel içerik olarak serinin oldukça sıkıcı bir kitabı. Sanırım Akaşa yayınları satış kaygısı sebebiyle çevirmemiş.
THE RAMPA STORY (1960) - "İKİNCİ BEDEN "AKAŞA YAYINLARI :
" Demir filizi fırında kendisine insafsızca işkence edildiğini düşünebilir ama , su verilmiş en iyi çelikten yapılan kılıç geriye dönüp baktığında onlanları daha iyi anlar."
* 500 bin yıl önce dünyaya başka bir gezegenden uzay gemileriyle gelmiş uzaylı bir ırktan bahsediliyor. Dünyada yaptıkları deneyler sebebi ile büyük depremler, felaketler yaşanmış, denizin bir kısmı kara parçalarıyla yükselmiş.
" Kötü niyetli bir grubun yaydığı yalan öyküler yüzünden fazlasıyla yanlış anlaşılmış bulunuyordum. Ama insanlar yazdıklarımı okuyorlardı ve eğer hepsi inanmasalar bile , yeterince tekamül etmiş olanlar inanıp, gerçeği bilebilirlerdi."
* Kişisel olarak Lobsang Rampa'nın gerçekleri anlattığını düşünüyorum. Öyküsünde spiritüel bilgiler ile ters düşen bir şey yok. Eğer bu hikaye uydurma ise, ruhsal bilgileri çok iyi çalışmış ve de olağanüstü sağlam kalemi olan bir "yazar" ile karşı karşıyayız. Bir gün Toliken'in eserleri gibi filmleri çekilirse şaşırmamak gerek...
" Bazen astralde ertesi gün iş görüşeceğiniz bir kişiyle buluşup meseleyi görüşürsünüz. Ve ertesi gün o kişiyle görüşürken tüm bunları yaşadım diye düşünürsünüz." * Bu bilgi dejavu olaylarının bir kısmına ışık tutuyor.
" Rüya hali, kişinin bilmeden astral yolculuk yapması ve karmakarışık izlenimlerle dönmesidir. "
L.Rampa, astralde uzaylı varlıklardan şöyle bilgi alır : " Bulunduğumuz evrende her sey karbonun ve hidrojenin temel molekülleri üstüne dayanır, çũnkü bu ikisi bizim evrenimizin yapısinı oluşturan yapı taşlarıdır. Nebulamızın bu belli bölümünden çok öteye, başka evrenlere yolculuk etmiş olan bizler biliriz ki, başka evrenler başka yapı taşları kullanirlar. Baziları silisyum, baziları alçıtaşı, bazıları da başka şeyler kullanırlar, fakat onlar bu evrenin insanlardan farklıdırlar ve üzülerek görüyoruz ki bizim düşüncelerimiz onlarla her zaman uyum ve yakınlık halinde değildir. " " Hepimiz insanız, fakat doğal çevre nedeniyle şekillerimizi ve yapılarımızı bir ölçüde değiştirdik"
" Dünyanın içi oyuktur, boştur ve bu boşlukta başka bir insan ırkı yaşamaktadır. Onlar bizden çok daha gelişmiş bir ırktır. Bazen içlerinden bazıları özel araçlarıyla dünya yüzeyine çıkarlar. Onların da bizim ki gibi bir güneşleri var, ama onlarınki bizden çok daha küçük ve çok daha güçlü. Onlar bizden çok daha zekiler. Onlarla telepatik iletişim kurmaya çalıştık. Mesajlarımızı aldılar ama bizimle hiçbir şey yapmak istemediler. Telepatik yolla bizim kavgacı, dövüşken insanlar olduğumuzu, dünyayı havaya uçurmaya çalışan, barışı yok etmeye çalışan cahil çocuklar olduğumuzu söylediler ve bizi denetlemeyi sürdürdüklerini ve gerekli gördüklerinde durumu düzeltmek için müdehale edeceklerini bildirdiler. "
* Carlos Diaz'da videoya aldığı, fotoğraflarını çektiği ufo'daki varlıklar ona dünyanın iç kısmından geldiklerini söylemişlerdi. (C.D.'ın 1981 yılında Meksikada çektiği resimlerden. Videosu'da mevcut. )
* İsa'ya sorsak sanırım şöyle derdi : " Ben Lobsang Rampa kadar acı çekmedim".Lama ile yaşamak, L.R.'nın kedisi Bayan Fit Greywhiskers ile olan mistik birlikteliğini anlattığı kitabıdır. * kitabı okuyamadım, inanılmaz sıkıcı .. kedi, hayatını yaşadıklarını anlatıyor v.s.. ama bir ara tekrar deneyeceğim.
- You Forever (1965) :
- Wisdom of the Ancients (1965):
Kitabın sonunda, yayın evine mektup yazarak olur olmaz isteklerde bulunan kendini bilmez insanlardan bahsediyor (astral olarak gel beni ziyaret et gibi). MEktuplara yanıt istiyorlarsa, gönderi postasının masrafını da göndermelerini istiyor. :))
. SAFRAN ROBE (1966) :
Hazır mıyız arkadaşlar yeni kitaba ? :))
" şehvet, insana daha dengeli bir ortamda yapamayacağı şeyleri yaptırır.
Buda'nın Büyük Öğretisi, arzulayan kişinin özgür olamayacağı ve özgür olmayan kişinin de mutlu olamayacağıdır. Bu nedenle, özlemi yenmek mutluluğa doğru büyük bir adım atmaktır.
Gautama her insanın mutluluğu kendisi için bulması gerektiğini öğretmiştir. Memnuniyet vermeyen bir mutluluk olduğunu, bunun yalnızca geçici bir şey olduğunu ve bir kişinin her zaman değişiklik istediğinde, her zaman yeni manzaralar görmek, yeni insanlarla tanışmak istediğinde elde ettiği mutluluk türü olduğunu söyledi. Bu geçici bir mutluluktur. Gerçek mutluluk kişiye derin bir hoşnutluk veren, ruhunu hoşnutsuzluktan kurtaran mutluluktur. Gautama şöyle demiştir: Mutluluğun peşinden koşarken
Kötü niteliklerin geliştiğini ve iyi niteliklerin azaldığını algıladım, o zaman bu tür bir mutluluktan kaçınılmalıdır. Mutluluğun peşinden giderken kötü niteliklerin azaldığını ve iyi niteliklerin geliştiğini algıladım; böyle bir mutluluk takip edilmelidir."
O halde, bedenin boş şeylerinin, öteki dünyada kalıcı olmayan şeylerin peşinden koşmayı bırakmalı, onları besledikçe büyüyen istekleri tatmin etmeye çalışmayı bırakmalı ve bunun yerine gerçekten ne aradığımızı, onu nasıl bulacağımızı düşünmeliyiz. İsteklerimizin doğasını, isteklerimizin nedenini düşünmeliyiz ve isteklerimizin nedenini bildikten sonra bu nedeni ortadan kaldırmaya çalışabiliriz.
Öğretmenimiz konusuna ısınmaya başlamıştı. Bitkisel merhem kokusu onu da biraz rahatsız etmiş olacak ki, "Biraz ara vereceğiz çünkü sizin zihniyetinizi fazla zorlamak istemiyorum, ki sanıyorum Hintli öğrencilerimin zihniyeti hiç de böyle değil" dedi.
Safran rengi cübbeler, rütbesi yüksek keşişlerin elbisesiymiş. Cübbelerin rengi keşişlerin rütbesini gösteriyormuş.
* Araya Lobsang'ın kendi sesinden bir video ve Türkçe metnini koyuyorum. Keyfini Çıkarın :))
Doctor T. Lobsang Rampa - Meditasyon (1969) -
Bu, TE Lobsang Rampa'nın size pek çok kişinin bana yazdığı bir konuda bilgi getirmesiyle ilgili bir ses kaydıdır; konu çok popüler bir konu olan meditasyon. Meditasyon kelimesini duyduğunuzda ne düşünüyorsunuz? Üstü başı dökülen, garip bir pozisyonda oturan ve düşüncelerine dalan bir adam mı geliyor aklınıza? Meditasyonla ilgili sözlük, "zihni planlamak, tasarlamak, düşünceyle meşgul etmek" olarak tanımlar. Ancak, aslında meditasyon sonrasında tefekkür gelir. Meditasyon yaptıktan ve meditasyondan olabildiğince bilgi aldıktan sonra, keşfettiğiniz konuyu düşünürsünüz.
Ancak meditasyon, fiziksel bir duruştan daha fazlasıdır. Meditasyon, kültlere özgü çarpık duruşlardan daha fazlasıdır. Meditasyon, ruhsal bir tutum, ruhsal bir disiplindir, ruhsal bir egzersizdir. Ancak, bekleyin, bekleyin; neden meditasyon yapmak istiyorsunuz? Meditasyondaki gerçek amacınız nedir? Samimi bir amacınız yoksa, doğru meditasyon derecesine ulaşmakta zorlanabilirsiniz. Doğru meditasyon, zihninizi sağlıklı tutmanızı sağlayan bir ruhsal disiplindir ve doğru meditasyon yapabiliyorsanız, hiçbir zihinsel rahatsızlık veya zihinsel sıkıntınız olmaz. Meditasyon size huzur, içsel barış ve sükunet verir. Evet, meditasyon zihni rahatsız eden düşünceleri yatıştırabilir. Meditasyonun bir diğer yönü ise, belirli bir şekilde meditasyon yaparsanız, belirli bir konu hakkında bilmeniz gereken her şeyi öğrenebilirsiniz. Bir çiçeğe bakın, onu ellerinizle tutun, üzerine meditasyon yapın; çiçeğe bakın, yapraklara bakın, iç kısmına bakın, sapın nasıl bağlandığını görün, daha ileri gidin, konuyu geriye doğru düşünün, tomurcuğu görün, tomurcuktan önce sapı görün ve ana sapı görün, kökleri görün, köklerin topraktan besinleri nasıl emdiğini görün. Daha da ileri gidin, bitkiyi oluşturan tohumu görün, daha da geriye gidin, bitkiyi oluşturan ana bitkiyi ve büyük ana bitkiyi görün.
Ama meditasyonu konsantrasyonla karıştırmayın çünkü meditasyonda konsantre olmazsınız. Belki bu aşamada işleri netleştirmeliyim; şunu meditasyon yapın, bunu meditasyon yapın diyorum ve oldukça makul bir şekilde cevap verebilirsiniz; ama nasıl meditasyon yaparım? Meditasyon kelimesi bir şeyi nasıl yapacağınızı açıklamaz. Tamam, hadi birlikte neler yapabileceğimizi görelim, olur mu? Bu gülü inceleyin, çiçek açmış, yapraklarına bakın, dikkatle inceleyin. Damar gibi görünen şeyleri, hatta en küçük kılcal damarları görün; her bir yaprağın en uç noktasına besin taşıyan minik damarları görün. Daha da ileri gidin, bilinçli farkındalığınızın azalmasına izin verin, bilinçaltı farkındalığınızın yükselmesine izin verin ve o zaman içsel vizyonunuz, yaprağın yapısının en ince Flaman dantelinden oluşan bir ağ olduğunu görecektir. İnce, karmaşık ağlar, her dalı ve her yaprağı oluşturan hücresel iskeletin yapısını göreceksiniz.
Düşünceleri bir kenara bırakın, çünkü insanın en büyük düşmanı düşüncelerdir. İnsan bu ve şu anlama gelir diye düşünür, ama çok sık olarak insan yanlış sonuca varır. Bu nedenle düşüncelerinizi sakinleştirin, bilinçli iradenizle olan düşüncelerinizi bir kenara bırakın. Bu meditasyon egzersizine başlamadan önce bilinçaltınıza çok net bir şekilde "Bu gül üzerine meditasyon yapacağım" dediniz. "Bu gül üzerine derinlemesine meditasyon yapacağım, bilinçaltım devreye girecek ve bana gerçek kozmik algı verecek." dediğinizde, çiçeğe bakın, gülümüze bakın veya bir yaprağa bakın ve yapısına bakın, bilinçli düşüncenizin azalmasına izin verin, bilinçaltı farkındalığınızın yükselmesine izin verin ve içsel vizyonunuz yaprağın yapısını, her bir yaprağı oluşturan hücresel iskeleti görecektir.
Bilincinizin düşüncelerinin azalmasına izin verin, bilinçaltı farkındalığınızın yükselmesine izin verin ve o zaman içsel vizyonunuz, yaprağın yapısının en ince Flaman dantelinden oluşan bir ağ olduğunu görecektir. İnce, karmaşık ağlar, her dalı ve her yaprağı oluşturan hücresel iskeletin yapısını göreceksiniz.
Bu kaydı çevirmek için diğer tarafa geçebilir misiniz lütfen?
İşte meditasyon konusundaki bu konuşmanın ikinci yarısı. Meditasyonunuza başlamadan önce biraz tütsüye ihtiyacınız olacak. Büyük, kalın çubuklardan alın, o küçük küçük olanlardan değil. Uzun süre yanacak tütsüler edinin. Bir çubuğu solunuza, bir çubuğu sağına koyun, tütsülerinizi yakın ve dumanın yukarı çıkmasını sağlayın. Meditasyona yeni başlayanlar için hep aynı saatte meditasyon yapmak ve küçük bir egzersiz yapmak uygun olur.
Bu egzersiz, ince desenli olmayan bir bardağı temiz su ile doldurmak ve bardağı ellerinizin arasında tutmaktır. Derin bir nefes alın, birkaç saniye tutun ve sonra sesli olarak nefesinizi verin. Yavaşça tekrar edin. Bu, bilinçaltınızı şok eder ve odaklanmanıza yardımcı olur. Bir hafta veya iki hafta boyunca bunu uygulayın. Bu egzersizle suyunuzun içindeki yaşam gücünüzü görebilirsiniz. Su, sodalı su gibi şarj edilecektir. Renk ve ışık noktaları oluşacaktır.
Meditasyon hemen gerçekleşen bir şey değildir. Meditasyon yapmak istiyorsanız, çalışmalısınız. Meditasyon için bir yol, hızlı bir yöntem yoktur. Çalışırsanız, başarırsınız. Çalışmazsanız, başaramazsınız. Şimdi, pek çok kişinin isteği üzerine, "Hayatın Bölümleri" adlı kitaptan bir bölüm okuyacağım. 155. sayfadan başlıyoruz.
Meditasyonunuzu belirli bir düzen içinde yapmalısınız. Bir tespih kullanmak iyi bir fikirdir. Bir Budist tespihi edinebilir veya kendiniz yapabilirsiniz. Her ne yöntem kullanırsanız kullanın, katı bir programa uymalısınız. Aynı odada, aynı saatte, aynı meditasyon cüppesini giyerek meditasyon yapın. Bir düşünce veya fikir seçin ve o fikre odaklanın. İlk meditasyon olarak sevgi meditasyonunu yapabilirsiniz. Tüm canlılara karşı nazik düşünceler düşünün. İkinci meditasyonda sıkıntı içindeki insanları düşünün. Üçüncü meditasyonda diğerlerinin mutluluğunu düşünün. Dördüncü meditasyonda ise kötülüğü düşünün.
Beşinci meditasyon ise dinginlik meditasyonudur. Bu meditasyonda dünyevi düzlemden yukarı yükselirsiniz. Meditasyonun faydalarını bilerek çalışın.
Bu nedenle meditasyon üzerine meditasyon yapın, altın kuralı düşünün: Başkalarına, size nasıl davranılmasını istiyorsanız öyle davranın. Eğer bu düşünceyi benimsersek, savaşlar ve savaş söylemleri sona erer. Tanrı'nın gözünde tüm insanlar eşit doğar ve gelecekte ırk, din ve renk fark etmez.
Bu nedenle, meditasyon hakkında bir şeyler bilmelisiniz. Bu kaydı tekrar tekrar dinleyin, bilinçaltınıza işleyin ve meditasyonun paha biçilmez faydalarını elde edebilirsiniz. Bu yüzden, TE Ling Rampa olarak, başarılar dilerim ve bu sıkıntılı dünyamıza barış getirmek için güçlü düşünceler düşünenlerden biri olmanızı umarım. Hoşça kalın.
* Safran Robe ile devam edelim :
"İsyan eden neşemi bastırdım ve yoga resimlerini işaret ettim. Rehberim odaya geldi ve benimle birlikte yere oturdu.
Başkalarının inançlarına gülmemelisin, vom bilirsin Lobsang, çünkü başkalarının senin inançlarına gülmesini istemezsin. Bunlar -nict'i işaret etti- yoga yapıyorlar. Ben yoga yapmıyorum, yüksek lamalardan hiçbiri de yapmıyor, sadece metafizik şeyler yapma yeteneği olmayanlar yoga yapıyor.
'Üstat!' Heyecan içinde dedim ki, 'Bana yoga hakkında bir şeyler söyler misiniz? İnsanlar bunu nasıl yapıyor, nedir? Bu konuda kafam çok karışık,' dedim.
Rehberim birkaç dakika parmaklarına baktı ve sonra bana şöyle cevap verdi: 'Evet, bunları öğrenmen gerekiyor. Şimdi bunlar hakkında konuşalım. Sana yoga hakkında bir şeyler anlatacağım.'
Rehberim konuşurken oturdum ve onu dinledim. O her yerde bulunmuş, her şeyi görmüş ve her şeyi yapmıştı ve ben kendimi ona örnek almaktan başka bir şey istemiyordum. Benimle konuşurken küçük bir çocuğun normalde göstereceğinden daha büyük bir dikkatle dinledim.
'Yogayla ilgilenmiyorum,' dedi, 'çünkü yoga yalnızca bedeni disipline etmenin bir yoludur. Eğer bir kişi zaten beden disiplinine sahipse, o zaman yoga sadece zaman kaybı olur. Bizim ülkemizde, çok alt sınıflar dışında hiç kimse yoga yapmıyor. Hintliler yogayı çok fazla kült haline getirmişlerdir ve bundan son derece üzüntü duyuyorum çünkü insanı gerçek Hakikatlerden uzaklaştırmaktadır. İnsanın çeşitli metafizik uygulamaları yapabilmesi için önce bedenini kontrol etmesi, nefesini, duygularını, kaslarını kontrol edebilmesi gerektiği kabul edilir. Ama,' -bana bakarken gülümsedi- 'yogaya karşıyım çünkü ruhani yollarla elde edilmesi gereken bir şeyi sadece kaba kuvvetle yapmaya çalışıyor.'
O konuşurken ben de resimlere bakıyordum ve insanların kendilerini düğümlemeye çalışıp bunun ruhani bir şey olduğunu düşünmeleri gerçekten dikkat çekici görünüyordu. Ancak Rehber sözlerine şöyle devam etti: 'Hintlilerin daha düşük seviyedeki pek çok türü yoga yaparak bir tür numara yapabiliyor. Kendilerini gerçekten ruhani bir şey olduğuna inandırdıkları hipnotizma ve çeşitli başka numaralar yapabiliyorlar; oysa bu bir numaradan başka bir şey değil. Vücudunu düğümler halinde bağlayabildiği için Cennet Alanlarına giden birini hiç duymadım,' dedi gülerek.
'Ama insanlar neden böyle olağanüstü şeyler yaparlar?' diye sordum. 'Yoga ile elde edilebilecek bazı şeyler, bazı fiziksel tezahürler var ve hiç şüphe yok ki yoga yapan biri belki birkaç kasını geliştirebilir ama bu ruhu geliştirmeye yardımcı olmaz. Hintlilerin çoğu sergiler düzenler ve bu adamlara fakir denir. Köy köy, kasaba kasaba dolaşıp yoga sergileri açıyorlar, belki de sizin deyiminizle düğüm atıyorlar, ya da zaman tutuyorlar, ya da kollarını başlarının üzerine kaldırarak olağanüstü şeyler yapıyorlar. Sanki en harika şeyi yapıyorlarmış gibi kutsal bir poz veriyorlar ve reklamın tadını çıkaran gürültülü bir azınlık oldukları için insanlar yoganın Büyük Hakikatlere ulaşmanın kolay bir yolu olduğu sonucuna varıyorlar. Bu tamamen yanlıştır, yoga yalnızca bedeni geliştirmeye, kontrol etmeye ya da disipline etmeye yardımcı olur ve kişinin maneviyata ulaşmasına yardımcı olmaz.'
Güldü ve şöyle dedi: 'Buna inanmayacaksınız ama çok genç bir adamken ben de yogayı denedim ve birkaç çocukça egzersizi yapmak için o kadar çok zaman harcadığımı fark ettim ki ruhani ilerlemeye ayıracak yeterli zamanım kalmadı. Bu yüzden, bilge ve yaşlı bir adamın tavsiyesi üzerine yogayı bıraktım ve ciddi işlerle uğraşmaya başladım.' Bana baktı ve sonra kolunu Lhasa'ya doğru uzattı, kolunu Lhasa'nın yönünü de içine alacak şekilde döndürdü."
* Saffron Robe'un bitmesine 25-30 sayfa kaldı ama bitirmeden sonlandırıyorum. Okumadığım diğer L.R. kitaplarını da rafa kaldırdım, bu kadar yeterli. Yeterli çünkü ilk kitapların başarısından sonra satsın diye yayın evi pek çok kitap yazmaya zorlamış gibi bir izlenim edindim. Buraya kadar yazdığım kısımlarda , Türkiye'de yayınlanmamış ve bilinmeyen bir takım ayrıntıların olması da bu okumaların kazancı olarak kalsın. Umarım keyif almışsınızdır.
* Kitaba tekrar devam etmeye karar verdim. Bu bitsinde diğerlerine başlayayım...
" Bana baktı. "Lobsang," dedi, "din gerçekten çok gerekli bir şeydir. İnsanlara manevi disiplin empoze edebilecek bir dinin olması kesinlikle gereklidir, kesinlikle esastır. Din olmadan insanlar vahşi hayvanlardan daha kötü olurlardı. Din olmadan vicdanın sesi olmazdı. Sana söylüyorum ki, birinin Hindu, Budist, Hristiyan ya da Yahudi olması hiç önemli değildir; tüm insanlar kırmızı kanar ve bağlı oldukları inancın özü aynıdır." Durdu ve bana baktı, söylediklerini anlayıp anlamadığımı, ne demek istediğini kavrayıp kavramadığımı anlamaya çalıştı. Başımı salladım ve devam etti:
"Bu Dünya'da çoğu insan, Okul Müdürünü hiç görmeyen, okulun dışındaki dünyayı hiç görmeyen bir okuldaki çocuklar gibidir. Okul binasının yüksek bir duvarla tamamen çevrili olduğunu hayal edin; okulda bazı öğretmenler var, ancak baş öğretmenler bu sınıf tarafından hiç görülmüyor. Okuldaki öğrenciler, ortalama öğretmenden daha yüksek bir şey olduğunu görecek akılları yoksa, Okul Müdürü olmadığını düşünmek için bazı nedenlere sahip olurlardı. Çocuklar sınavlarını geçip daha yüksek bir sınıfa geçebildiklerinde, okulun etrafındaki duvarın dışına çıkabilir ve belki sonunda Okul Müdürü ile tanışıp okulun ötesindeki dünyayı görebilirler. Çoğu zaman insanlar kanıt ister; her şeyin kanıtı olmalı, Tanrı'nın kanıtı olmalı ve kanıt almanın tek yolu astral seyahat yapabilmek, durugörü yeteneğine sahip olmaktır, çünkü biri bu duvarla çevrili sınıfın sınırlarının ötesine seyahat edebildiğinde, ötesindeki Daha Büyük Gerçeği görebilir." Yine durdu ve endişeyle bana baktı, söylediklerini tatmin edici bir şekilde takip edip etmediğimi görmek için. Aslında takip ediyordum ve söylediklerinde tamamen mantık görüyordum.
"Bir sınıfımız olduğunu ve Okul Müdürümüzün şu şu diye adlandırıldığına inandığımızı hayal edelim. Ancak yakınımızda başka bir sınıf var ve o öğrencilerle tanışabiliriz; onlar bizimle tartışır ve Okul Müdürünün adının başka bir şey olduğunu söylerler. Ancak tanışabildiğimiz üçüncü bir sınıf, oldukça kaba bir şekilde araya girer ve bize hepimizin aptal olduğunu söyler çünkü eğer bir Okul Müdürü olsaydı onunla tanışır ya da onu görürdük, eğer olsaydı adı hakkında hiçbir şüphe olmazdı. Şimdi, Lobsang," diye devam etti Rehberim, "bir sınıfın Hindu olanlarla dolu olabileceğini ve Okul Müdürlerini bir isimle çağırdıklarını göreceksin; bir sonraki sınıf Hristiyanlarla dolu olabilir, onlar da Okul Müdürlerini başka bir isimle çağırırlar. Ancak işin özüne indiğimizde, her dinin özünü çıkardığımızda, her birinin ortak, temel özelliklere sahip olduğunu görürüz. Bu, bir Tanrı'nın, bir Yüce Varlık'ın orada olduğu anlamına gelir. Ona birçok farklı şekilde tapınabiliriz, ancak ona inançla tapındığımız sürece önemli olan budur."
Kapı açıldı ve bir hizmetli keşiş içeriye biraz et çayı getirdi. Rehberim minnettarlıkla biraz doldurdu ve içti, çünkü bu kadar çok konuşmaktan susamıştı ve—evet—ben de dinlemekten susadığım için bir şeyler içmek zorunda kaldım. Bir bahane diğeri kadar iyiydi!
"Lobsang, diyelim ki Wild Rose Fence Manastırı'ndaki tüm çömezler, keşişler ve lamalar için disiplinlerinden sorumlu kimse yok; bu manastırda yedi bin kişi yaşıyor, yedi bin kişi. Disiplin olmadığını, ödül olmadığını, ceza olmadığını, oradaki herkesin vicdanını rahatsız edecek hiçbir şey olmadan istediğini yapabildiğini varsayalım. Kısa süre içinde anarşi olur, cinayetler olur, her şey olabilir. Bu insanlar disiplinle, hem manevi hem de fiziksel disiplinle düzende tutuluyorlar, ancak dünyadaki tüm insanlar için bir dinin olması çok önemlidir, çünkü insanın hem fiziksel hem de manevi disipline sahip olması gerekir,"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.